PurposePact'ı Kendi Şirketimde
Nasıl Uygulayabilirim?
Şirket olarak PurposePact imzacısı olmak üzere ihtiyacınız olan detay yönlendirme ve örnek bilgileri aşağıda bulacaksınız.
Ortak Bir Mücadele Kültürü Oluşturmak
Kurumunuz içerisinde aynı amaç, manifesto ve değerler uğruna ortak bir mücadele kültürü yaratabilmeniz için görece makul maaşlar ödemeli ve herkesin birbirinin ne aldığını bilmesini sağlamalısınız. Böylece ekiplerinizi maddi getirilerden çok manifestonuza ve değerlere odaklamış olursunuz.
Gelirlerin eşit, makul ve şeffaf olduğu örnek modellerle milyonlarca insanın ortak amaçlar uğruna büyük fedakarlıklarda bulunmasının beklendiği ordularda karşılaşırız. Örneğin bir teğmen, yüzbaşı ya da albay olduğunuzda ne maaş alacağınız önceden belli ve açıktır. Bir Özel Kuvvetler mensubu olarak paraşüt ya da bomba imha gibi özel eğitimlere iştirak ederseniz elde ettiğiniz her yeni beceri için de maaşınızda ufak artışlar meydana gelir. Bu düzende ordular taarruz dikeyinde derinlemesine uzmanlaşabilmiş SAT komandoları ile hava manevralarında uzmanlaşmış SoloTürk pilotlarına daha fazla ödeme yaparlar. Böylece ordu tüm mensuplarına “Sizler de emeğiniz daha fazla kıymetlensin (para etsin) istiyorsanız paraşüt, bomba imha, helikopter pilotluğu gibi ilave beceriler kazanarak uzmanlaşın” demiş olur. Ancak bir dikeyde ne kadar uzmanlaşırsanız uzmanlaşın bir orgeneralden fazla para kazanamazsınız. Çünkü, bir orgeneral kendi dikeyi dışında deniz, hava, kara unsurlarının hepsiyle ilgili de kapsamlı bilgiye sahiptir. Bu sebeple
ordu içerisindeki tüm unsurları bir bütün olarak yönetebilir ve doğru stratejiyi belirleyebilir. Bu bağlamda bir orgeneral aynı zamanda da bir "T-İnsan"dır.* İlaveten her Orgeneralden orduya yeni liderler yetiştirmesi de beklenir.
Bir teğmen ile orgeneral arasındaki diğer bir değişken ise sorumluluğunu üstlendikleri kaynakların miktarıdır. Bu bağlamda orduda yükseldikçe yüklendiğiniz riskler de artar. Risk, kıdem, performans arttıkça da geliriniz artar. Ayrıca orduda geçirdiğiniz süre uzadıkça rütbeniz de yükselir ve ortaya konan ilave performans sonucu madalya ve görev tazminatı alırsınız. Sonuç olarak ordularda eğitim, uzmanlaşma, performans, kıdem ve risk alma özendirilir.
Aynı zamanda tüm askerler birbirlerinin de ne kadar ücret aldığını bilir. Ücretler arasında uçurumlar yoktur. Söz gelimi günümüzde Türk ordusunda bir orgeneral yeni mezun bir teğmenin yaklaşık olarak 4-6 katı oranında bir maaş alır. (Diğer NATO ordularında da bu açıklık benzer şekilde 3-7 kat arasında değişmektedir.) Gelgelelim özel sektöre yönelik ücret araştırma raporlarına göre ise günümüzde bazı şirketler üst düzey yöneticilerine işe yeni başlayanlara verdiği tutarın yaklaşık olarak 25-30 katını ödemeyi teklif ediyor! S&P 500 şirketlerinde bu açıklık 230 kata** kadar ulaşıyor. Şayet “Evet ama ordular da generallerine makam aracı, koruma, lojman, orduevi vb. türden ilave imkanlar sağlıyor” diye düşünüyorsanız, bazı kurumsal şirketlerin de bunlara karşılık CEO’larına özel araçlar, jetler ve villalar tahsis ettiğini, üzerine de milyonlarca dolar prim dağıttığını lütfen tekrar hatırlayalım. Gelir adaletinin böylesine bozuk olduğu hiçbir şirket herhangi bir sosyal amaca samimiyetle odaklanamaz.
Diğer tarafta unvan fark etmeksizin ordularda alınan ücretlerin tamamı da özel sektöre kıyasla oldukça makuldür. 7/24 savaşıp gerektiğinde canını verebilmesi beklenen bir SAT komandosunun aylık maaşı 55-65 bin TL dolaylarında seyretmektedir. Benzer şekilde ABD’de SEAL komandoları ve CIA ajanları gibi üstün nitelikli personel de özel sektöre oranla görece makul maaşlar karşılığında çalışırlar. Burada maksat ücreti makul tutarak sadece amaca yürekten adanmış olanları sürece davet etmektir. Böylelikle birbirinin maaşını bilen, aralarında astronomik gelir farkları olmayan ve görece makul ödemeler alan amaç odaklı bu bireyler arasında rekabetten çok işbirliği gelişir.
Benzer şekilde tüm gelişmiş devletlerde de en düşük memur maaşı (temizlik görevlisi) ile en yüksek memur maaşı (Cumhurbaşkanı) arasındaki fark 7-8 kat civarında seyreder ve tüm maaşlara basit bir arama motoru sorgusu ile kolayca ulaşılabilir. Çok belirgin amaç ve değerlere sahip olan ve milyonlarca insanın yüzyıllar boyunca işbirliğini devam ettirebildiği devlet ya da ordu gibi kurumlar bu başarılarını adil ve makul maaşlar ödemelerine ve elde ettikleri gelirlerinin tamamını da amaçlarına harcamalarına borçludurlar.
*T-İnsan: Bir şeyin her şeyine ve her şeyin bir şeyine hakim uzman.
Örnek Ücretlendirme Beyanı
Sarpaş Danışmanlık A.Ş. © 2022
Yukarıdaki örnek tablonun ilk basamağı olan Asistan seviyenin ücreti yürürlükteki asgari maaşın %50 üzerine endekslenmiştir. Sonraki her basamakta da bu tutar %50 oranında artış gösterir ve nihayetinde Maestro ile Junior arasındaki ücret açıklığı 5 kata ulaşır. Yürürlükteki asgari ücrete zam yapıldığı anda tüm tablo da eş orantılı şekilde zamlanır. Böylece kurumun gerçekleri kamunun gerçeklerinden de kopmamış olur.
Yukarıdaki modelde şirket emeği daha yüksek bir banttan değerleyebilmek maksadıyla çalışandan bir alanda derinlemesine uzmanlaşarak bir “Virtüöze” dönüşmesini ve ardından da zamanla birçok farklı alanla ilgili de bilgi edinerek kaynakları bütünsel bir harmoni içerisinde yönetebilen stratejist bir "Maestro"ya dönüşmesini beklentiler. Her iki durumda da çalışanın sorumluluğunu üstlenmesi gereken kaynaklar artış gösterir. Aynı zamanda bir Asistandan çoğunlukla mevcut sistemleri takip etmesi beklenirken, ünvan yükseldikçe kişiden bu kez iş süreçlerini geliştirmesi ve hatta yerlerine yeni süreçler/modeller inşa etmesi de beklenir. Bunlara ilaveten şirkette beş yılını dolduran çalışanlara %10 oranında kıdem ödemesi yapılır ve üstün performans gösteren çalışanlar makul miktarlardaki primlerle ödüllendirilirler. Şayet şirket patronları da şirkette aktif görev alıyorlarsa işbu tabloya göre ücretlendirilir ve şirketten ilave kar payı çekmezler.
Bu örnek düzende bir uzmana saatlik çalışması karşılığında 270 TL ödediğimizde aylık ortalamada 180 saat üzerinden (ayın dört hafta olduğu ve haftada 45 saat çalışıldığı durumda) o kişinin esasen bir ayını brüt 48.600 TL üzerinden değerlemiş oluruz. İlgili kişi iyi performans göstererek sözgelimi %20 oranında bir primi de hak ederse bu durumda alacağı rakam 58.320TL gibi bir tutara ulaşır. Bu tutar söz gelimi iki kişinin benzer şartlarda çalıştığı bir ailede brüt 116.640TL'lik bir hane gelirine denk gelir. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının brüt 80.000TL dolayında olduğu Türkiye'de bu rakam temel seviyede makuldür. Uzman kendi alanında derinleşmeye ve liderlik becerilerini güçlendirmeye devam ettikçe zamanla terfi alabilir, bir Eksper'e, Virtüöz'e ya da Maestro'ya dönüşerek gelirini katlayabilir.
Kurumun çalışanlarına bunların çok çok üzerindeki tutarları hedef olarak göstermesi çalışanın manifesto ve değerlerden ziyade paraya odaklanmasına ve stoklamayı öncelik edinmesine sebebiyet verecektir. Oysa bir çok farklı araştırma yüksek primlerin sağladığı motivasyonun gecici olduğunu ve çalışanların esasen adanabilecekleri bir amacın ve deneyimin peşinde olduklarını açıkça ortaya koymaktadır.
Peki, ya manifestomuz nasıl olmalı?
Her Şirket Kendi Manifestosunu Yazarak
Varoluş Amacını Belirleyebilir.
MCKinsey yönetici ortağı Bo Finneman'ın belirttiği gibi: “Z kuşağı somut ürünlerin ötesine bakıyor ve aslında şirketi harekete geçiren şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Misyon nedir? Amaçlanan nedir ve aslında toplum için ne inşa etmeye çalışıyorlar?”
Yeni nesil kurumunuza bu sorularla gelecek ve sizden tatminkar yanıtlar talep edecek. Onları altı dolu, harekete geçiren ve fayda odaklı bir manifesto ile karşılamanız gerekiyor.
Bu doğrultuda manifestonuz merkezine bir sosyal problemle mücadeleyi almalı ve kurumunuzun ürün ya da hizmetleri ile bu problemle nasıl mücadele etmeye odaklandığını açıkça ortaya koymalıdır. Bu bağlamda öncelikle sistemdeki sorunlardan ve bunların yol açtığı sosyal problemlerden söz edilmeli ve kurumun ürün/hizmetlerinin buna nasıl çözüm olduğu aktarılmalıdır. İşte bir örnek;
Örnek Manifesto:
Kaynaklar hızla tükenirken dünya nüfusu son seksen yılda yaklaşık üç kat arttı.
Sosyal problemler nüfusla birlikte çığ gibi büyümeye devam ediyor. Göçler, iklim krizi, salgın hastalıklar, çatışmalar…
Dünyamız her zamankinden daha hızlı ve savunmasız bir şekilde dönüyor.
Dünyanın her köşesinde yaşanan tüm bu sorunlar ise tüm çıplaklığıyla cep telefonlarımızın ekranlarına yansıyor. Bu gerçeklerle karşılaşma sıklığımız arttıkça “farkındalık” ve “duyarlılık” en önemli evrensel değerler haline dönüşüyor.
Çevremizdeki kurumlardan daha fazla beklenti içerisine giriyoruz.
Ancak bu beklentilerimize ulusların salt kendi çıkarlarını düşünmekten sorumlu siyasi partilerinin liderleri ya da geçen yüzyılın bürokratik anlayışıyla hantallaşmış BM kuruluşları yanıt veremiyor. STK’lar bağışlara ve sponsorlara bağımlı kaynakları, sürekli değişen çalışan grupları ve gönüllülüğün getirdiği iş disiplinine ilişkin problemlerden ötürü sürdürebilir çözümler geliştirmekte zorlanıyor. Şirketlerin ise sosyal sorumluluğu satışlarını artırabilecekleri türden bir reklam malzemesi olarak görmesi sadece problemleri büyütüyor.
Diğer taraftan geçen süre içerisinde küresel çapta serbest bırakılan kapitalist piyasanın “görünmeyen eli” pazarı regüle etmekte başarılı oldu. Ancak aynı el iklim krizinden, kaybolan türlerden ve dünya nüfusunun %1’lik kısmının dünya servetinin %60’ine denk gelen kısmına sahip olması gerçeğinden de sorumlu.
Dünyamız içerisinde bulunduğumuz bu post-kapitalist dönemde herkesi etkileyen bu sosyal sorunlarla etkin şekilde mücadele edebilecek ve yeni bir sosyo-ekonomik model önermesi ile çalışabilecek yeni nesil kahraman ruhlu girişimciler arıyor. Gezegenimiz, onu iyileştirebilecek savaşçıları arıyor.
Seni, beni ve savaşabilirim diyen herkesi…
Biz, sosyal meselelerle mücadele ederek mutlu olabilen, karı amaç ile harmanlayabilen, dünyanın sorunlarını omuzlarında hisseden, üstün performanslı, vizyoner, dayanıklı, özgeci, bilge, azimkar, adil ve şeffaf savaşçıların dünyayı iyileştirebileceğine inanıyoruz.
Biz yeni nesil girişimciliğin ve adanmışlığın gücüne “evet” diyoruz.
Bu yolda üç etaptan oluşan, 23 mentor, 2 girişimci koçu ve 19 danışmanımızla 190 ders ve 113 uygulamayı kapsayan 420 saatlik benzersiz eğitimimiz ile bu değişimi başlatmak üzere gerekli yetkinliklere sahip Girişim Savaşçılarını yetiştiriyoruz. Korkularıyla, negatif düşünceleriyle, stresle, kaygıyla, egolarıyla, doğru bildiği yanlışlarla savaşmaktan asla yılmayan, yorulmayan, dayanıklı ve donanımlı bilge savaşçılar.
Eğitimlerimizden mezun olabilenleri ise ömür boyu organize biçimde destekliyoruz. Hedefimiz aynı vizyona sahip ve aynı dili konuşan üstün performanslı girişimciler yetiştirmek ve aralarında güven temelli esnek bir iş birliği geliştirmelerini sağlayarak ortaya devrimsel çözümlerin çıkmasını sağlamak…
Sen de yeni çağın aradığı o kahramanlardan birisi olabileceğini düşünüyorsan, kazanan ve kazandıran post-kapitalist bir işletme kurabilmek üzere aramıza katıl.
Başvur, mezun ol ve bu mücadelemize ortak ol.
Dünyayı birlikte iyileştirelim…