Nereye Koşuyoruz?
Biraz Soluklanıp Düşünelim…
Sanayi devriminden bu yana küresel iklimi iki derece kadar artırdık ve aşırı tüketim sonucu çevreyi kirletirken obezitede rekor rakamlara ulaştık. Arsaları satın alıp çevresini çitlerle çevirerek atıl hale getiriyor, kullanmayacağımız alan adlarını toplayarak bunları fahiş rakamlarla satmaya çabalıyor, yılın bir ayını geçireceğimiz yazlık evlerimizi yıl boyunca bomboş tutuyor ve bunlara yenilerini ekleyebilmek adına birbirimizle yarışıyoruz.
Çünkü, yaşam tatminini amaçlarda değil eşyalarda arıyoruz.
Kaynaklar üzerinde otorite kurabilmek adına biriktirme azmimiz İkinci Dünya Savaşı sonrası yaklaşık üçe katlanan nüfusumuz ile de birleşince küresel ısınma, sefalet ve salgın hastalıklar gibi çok sayıda sosyal problem ortaya çıktı. Dünyadaki varoluşumuz için gözetmek zorunda olduğumuz dokuz gezegensel sınırın altısını aştık.
Tüm bu sorunların giderilmesinde ise geçen yüzyılın kurumları olan dernek ve vakıfların gönüllülük esasına dayalı düzenleri ya da Birleşmiş Milletler'in bürokratik yaklaşımları yeterli olamıyor. Artık bu mücadeleye tüm sermaye şirketlerinin de "samimiyetle" dahil olması gerekiyor.
Diğer taraftan sermaye şirketlerinin ana dayanağı kapitalist anlayışta yatıyor.
Bu anlayış da üretimin ölçeklenmesini ve sermayenin katlanmasını öncelik ediniyor.
Bu "for profit" (kar için varoluş) yaklaşımı şirketlerin sosyal sorumluk projelerini sadece birer satış artırıcı araç olarak görmesine yol açıyor. Sosyal fayda sağlamak için satış yapılmıyor, satışları artırabilmek adına sosyal fayda sağlanıyor.
2023 yılında Science Advances dergisinde yayımlanmış bilimsel makalede, insan ırkının dünyadaki varlığının devamı için gerekli
dokuz gezegensel sınırdan altı tanesinin aşılmış olduğu ortaya konmuştur.
Gallup tarafından ABD'de 2020 yılında yürütülen anket çalışmasında sosyalizme sempatinin 18-29 yaş grubunda %50'ye yükseldiği dikkat çekti.
Ancak gençlerin sosyalizmden anladığı Sovyetler Birliği ya da komünizm benzeri bir model değil. Gençler bu kelimeden çevreyi gözetmeyi, küçük işletmeleri ve vatandaşları korumayı çıkarımlıyor.
Gallup’un 2021 yılındaki araştırmasına göre ABD’de halk küçük işletmelere %97, serbest girişimlere %84 güven duyarken, büyük şirketlere %46, federal hükümete ise sadece %38 oranında güveniyor. Halk hükümetin her bir doların 51 centini ziyan ettiğine inanıyor.
Morgan Stanley’in aynı yıla ait bir başka araştırmasında ise otuz beş yaş altı gençler, sürdürülebilirliğe hizmet etmeyen ancak kârlı olan bir holdingi kapatmak isteyeceklerini dile getirmişlerdi. Yapılan araştırmalara göre 24-39 yaş grubu insanların 2/3’ü yatırımlarını sosyal etki yaratmayacak işlere ayırmayı istemiyor. BRICKS ülkelerinden Hindistan, Brezilya ve Rusya’daki kamuoyu anketlerinde halklar %80’e varan oranlarda devletlerin sosyal meselelerle yetersiz kaldığı noktalarda CEO’ların devreye girmesini gerektiğini düşünüyor.
Servetin %60'ının %1'in elinde öbeklendiği dünyamızda insanlar küçüklerin gözetilmesi ve sosyal faydanın öncelik alınması için çağrıda bulunuyor. Artık dünya çapında halklar ya da şirket diliyle “müşteriler” iş kuran tüm girişimcilerden ve şirket yöneticilerden kahramanlık göstermesini bekliyor.
Sosyal fayda yaratmak dernek ve vakıfların işi değil mi?
Bu işleri neden onlara bırakmıyoruz?
Kanada ve ABD’de derneklerin en büyük problemi kadrolarının ufak olması ve gönüllülerden oluşan ekiplerinin de sürekli değişmesi!
Rakamlar Kelimelerden Fazlasını Söylüyor:
- 1 -
2022 itibariyle ABD’deki derneklerin en büyük problemleri %43.37 oranında operasyonel maliyetlerdeki yükseklik, %41.07 oranında gönüllü sayısındaki azlık, %40.11 oranında nitelikli çalışan bulamamak ve %30.12 oranında da gönüllü personelin sürekli değişimi oldu.*
Çünkü, gönüllülük faturaları ödemiyor. Bu sebeple de gönüllüler para kazandıkları ve geçimlerini sağladıkları asli işlerinin yanında bu sosyal meselelerle yeterince ilgilenemiyorlar.
- 2 -
ABD’de 60 milyon gönüllü 2021 yılında ortalamada 67 saatini sosyal sorumluluk ile ilişkili işlere ayırdı*. Oysa aynı sürede ülkede 152 milyon çalışan* yılda 2.080 saatin üzerinde mesai yaptı.*
Neden ticari kurumları STK ruhuyla çalışan yapılara dönüştürerek devasa bir gücün açığa çıkmasını sağlamayalım?
Bize göre her kurum ürettiği ürün ve hizmetler üzerinden bir sosyal problemle mücadeleye adanabilir. Tüm ticari faaliyetlerini belirli bir amaça adayabilir.
Peki, nasıl?
Çok Açık!
Kurum tüm harcamalarını sahiplendiği sosyal problemle mücadele uğruna yaptığını, süper lüks tüketime yönlenmediğini, yöneticilerine anormal tutarlarda maaş/prim ödemediğini ya da gelirlerini konfor alanını genişletilmesine yönelik kullanmadığını yetkili bir Bağımsız Denetim firmasından alacağı güven raporuyla kamuya ilan edecek ve böylece çalışanlarının, tedarikçilerinin, müşterilerinin ve tüm kamuoyunun kendisine olan güvenini ve sadakatini artıracaktır.
Önceliğinin amacı olduğunu ispat edecektir.
Bizler PurposePact olarak başlattığımız bu sosyal inisiyatif ile tüm kurumların kendilerini bir sosyal faydaya adamasını, bu faydayı merkezine alan bir manifesto ilan etmesini, elde edeceği tüm gelirleri bu amaç uğruna yapılacak yatırımlara harcamasını ve çalışanlarına da adil maaşlar ödemesini bekliyor, kurumları tüm bunları kamuya ispat etmeye davet ediyoruz.
Bu sayede en temelde dünya çapında trilyonlarca dolarlık ticari gelirin sosyal sorunlarla mücadeleye harcanması mümkün olabilir ve şirketlerin satış yapmak için kar etmenin ötesinde dünyamızı iyileştirecek gerçek bir amacı olur.
Kapitalizm özünde sosyal ideallere hizmet eden bir modele evrilir.
Şirketlerin karı hepimiz için daha yaşanabilir ve daha adil bir sosyal çevreye, kalıcı çözümlere ve daha yaşanabilir bir dünyaya dönüşür.
Bu Harekete Katılmak İçin Yapmanız Gerekenler Net:
PurposePact
Eylem Şeması
ADIM 1
Manifestonu İlan Et
Kurum olarak kurucularınızdan toplayacağınız geri bildirimlerin ışığında, kurumunuz için samimi bir sosyal varoluş amacı belirleyin ve uğruna mücadele edeceğiniz söz konusu sosyal davaya yönelik bir manifesto yazın.
Bu manifestoda öngördüğünüz ihtiyaca ve çözüme kısaca değinin.
Ardından bu doğrultuda eylemlerinizi çerçeveleyecek olan değerlerinize karar verin.
Bu manifesto ve değerleri sitenizden kamuya ilan edin.
ADIM 2
Birlik Bilinci
Yarat
Kurumunuzun manifestosu doğrultusunda etkin bir mücadele verebilmesi için çalışanları ve müşterileri ile güçlü birlik bilinci geliştirmesini sağlayın.
Bunun için;
Kurum içerisindeki tüm çalışanlara yönelik açık ve kategorilendirilmiş bir ödeme tablosu hazırlayarak bunu web sitenizden ilan edin. En düşük maaş ile en üst seviye maaş/gelir (CEO, YK Başkanı ya da Patron'un geliri) arasındaki fark sekiz katı aşmasın. En üst seviye gelir ise faaliyet gösterdiğiniz ülkedeki asgari ücretin on beş katını aşmasın. Kar dağıtımı yapmayın ve şirket sahibi de emeği oranında üst düzey yönetici maaşına tabi olsun. Şayet kurucularınız artık şirkette görev almıyorlarsa onlara da maksimum olarak ülkedeki asgari ücretin beş katı oranında sabit bir "emeklilik" aylığı bağlayın. Böylece maaşlar ülkenin gerçeklerinden kopmasın, gelirler arasında uçurumlar olmasın, tüm maaşlar sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için yeterli ancak servet edinemeyecek kadar makul olsun.
Tüm karı amacınıza yatırın, yatırımcılarınıza temettü dağıtmayın ve onlar da şirketinizin artan değeri sonucu hisse satışlarından gelir elde etsinler.
Birbirinin gelirinden haberdar olan, adil ödemeler alan ve önceliğin amaç olduğuna ikna olan çalışanlarınız, müşterileriniz ve tedarikçileriniz amacınıza yürekten adansın.
ADIM 3
Niyetini İspat Et
Maaşların kamuya ilan edilmiş olan skalaya göre ödendiğini, temettü dağıtımı yapılmadığını, süper lüks harcama olmadığını ve karın da kurumun manifestosuna uygun şekilde yatırıma harcandığını Bağımsız Denetim firmasından yıllık bazda alacağınız "Güven Raporuyla" kamuya ilan edin. Böylece PurposePact prensiplerine uyduğunuzu ispatlayın.